2016
Bu Cuma, İpek’in okulunda 3., 4. ve 5. sınıfların hazırladığı tiyatro gösterisine gittik. Çocukların müzik ve sahne sanatlarına ilgisini geliştirmek amacıyla düzenlenen bu etkinlik için büyük bir gösteri salonu kiralanmıştı. Haftalarca çalışmışlar; sahneye çıkıp onca kişinin önünde performans sergilemeleri bizi çok duygulandırdı. Bu yaşta böyle bir özgüven görmek gerçekten çok hoşumuza gitti.
Perşembe ve Cuma günü hasta olduğum için okula gitmedim, bu yüzden çocukları ben aldım. Okul bahçesindeki bostanın resmini çektim. Her sınıfın sebze ve meyve ekmek için ayrılmış bir alanı var. Genelde domates, maydanoz, çilek gibi bitkiler ekiliyor ve bu bitkilerin bakımı öğrencilerin sorumluluğunda. Okulun ayrıca bir mutfağı bulunuyor; veliler zaman zaman gelip bostandan toplanan sebze ve meyvelerle öğrencilerle birlikte yemek yapıyorlar.
Burada çok beğendiğim başka bir şey ise “community garden.” Bir nevi büyük ölçekli bir mahalle bostanı gibi. Genelde etrafı tel örgüyle çevrili oluyor. Bostandan sorumlu kişi, ayın belirli günlerinde tohum ekme, ot yolma, bakım yapma ve hasat gibi işleri gazetelerde duyuruyor. Gönüllüler de belirlenen gün ve saatlerde gidip birlikte çalışıyorlar—örneğin her Çarşamba 3:00–5:00 arası. Gönüllüler, emeklerinin karşılığı olarak bostandan istedikleri kadar sebze-meyve toplayıp evlerine götürebiliyorlar. Ama asıl amaç, mahalledeki insanların birbirine yaklaşması, bir şeyleri birlikte üretmesi. Henüz böyle bir etkinliğe katılma fırsatım olmadı ama bahçenin önünden her geçişimde “Bir dahaki sefere mutlaka giderim,” diye düşünüyorum.
Bugün ebru kursum vardı. Sabah 10’da başlayıp öğleden sonra 4’e kadar sürdü. On öğrencim vardı. Kitreleri taşımak olmasa dersler gerçekten çok keyifli, ama hazırlık ve toparlama kısmı insanı epey yoruyor. Şimdi bitkin bir halde uzanmış durumdayım. Bu satırları bile yeni keşfettiğim dikte özelliğiyle yazıyorum—ben söylüyorum, bilgisayar yazıyor. Buna pek alışık olmadığım için garip geliyor ama hiç yazmamaktan iyidir.
Leave a comment
0 Comments