Marbling Art Logo
MENU
  • HOME
  • MARBLING WORKSHOPS
  • FAIRE MARKETPLACE WHOLESALE
  • TURKIYE'DEN UZAKTA
  • GALLERY
  • ART BLOG
  • ABOUT
    • THE ARTIST
    • EBRU
  • CONTACT
ETSY

Ben bir karar verdim

Thursday, December 11, 2025 | By: Do Ebru Marbling

Share

Son zamanlarda karanlık gölgesiyle yürek sıkıntısı gelip dolaşıyordu etrafımda. Her şeyin anlamsız geldiği, en ufak bir işin bile sanki çok fazla çaba gerektirdiği hissi beni bunaltıyordu. “Her şeyim var ama mutsuzum” havasında, kaygılı, ürkek, biraz da umutsuz dolanıp duruyordum.

Düşüncelerimi anneme açtığımda, gözlerinde alev alev yanan bir ışıltı ile—her hücresiyle— bana hayatın, benim düşündüğümün aksine, aslında nasıl da anlam dolu olduğunu anlatmaya koyuldu. Dünyanın benim etrafımda döndüğü fikrini nasıl sahiplenebileceğimi anlattı. Herkesin bir görevi olduğunu, aslında benim birçok insan için ne kadar önemli ve özel olduğumu söyledi. Burada çocuklarımın geleceği için olduğumu, onlara güvenli ve güzel bir gelecek hazırlamak için fedakârlık yaptığımı hatırlattı.

Bunları konuştuğumuz sırada arabada gidiyorduk. 36 yaşında ama tembel hayvan gibi donuk, ruhsuz ben bir tarafta otururken; 50+ yaşındaki annem, yaşamın aslında ne kadar güzel, eşsiz ve yaşanmaya değer olduğunu bana anlatıyordu. İnsanların hep hayallerinin olması gerektiğinden bahsetti. Kendi hayallerinden, yaşadığı nice zorluğa rağmen geleceğe nasıl umutla baktığından söz etti. Geleceğe dair planlarını paylaştı. —Belki de evladını koruma içgüdüsüyle böyle konuşuyordu, bilmiyorum— ama o sohbetten sonra, belki ona açıldığımdan, belki de onun pozitif enerjisinden, etrafımda dolaşan gölgelerin kıçına tekmeyi bastım. Daha çok gülmeye, sahip olduklarım için daha çok müteşekkir olmaya başladım.

Bu aralar ameliyatım nedeniyle birçok arkadaşım arayıp sordu, ziyarette bulundu. Facebook’tan uzun zamandır tanıdığım ama şahsen tanışma fırsatı bulamadığım bir arkadaş da, çalışmamamı fırsat bilip beni buluşmaya davet etti. Ben zaten biraz üşengeç bir insanım, üstüme başıma pek bakmam. Annemin ısrarıyla süslenip püslenip buluşmaya gittim.

Buluşmak için sözleştiğimiz kafe Scarborough’daydı—denize nazır, muhteşem manzarası ve havası olan bir semtte. Yolda, sahil yolundan giderken yürüyüşe çıkmış insanları, çocuğunu gezdiren anneleri, baharın gelişiyle her yerden fışkırmış rengârenk çiçekleri, kuşları, bulutları izledim. O sırada da Radyo Akdeniz’de Ahmet Arif’in bir şiiri çalıyordu: “Dışarıda gürül gürül akan bir dünya…”

Buluşmaya biraz erken gittim. Güneşin sırtımı ısıttığı, önümde maviliklerin uzandığı beyaz verandada oturup manzarayı izledim. Uzun zamandır böyle tek başıma, bir yere yetişme derdi olmadan ya da içimde çocukları veya Kemal’i bir başlarına bırakmış olmanın verdiği huzursuzluk ve suçluluk duygusu olmadan kahvemi yudumlamamıştım.

Az sonra arkadaşlar geldiler. Üç Türk bayanla tanıştım. Ben üç yaşındayken buraya taşınmışlar; çocukları burada büyüyüp üniversite bitirmiş, torun sahibi olmuşlar. Laf lafı açtı, güzel bir sohbet başladı. Arkadaşlardan biri, “Perth artık canıma tak etti, bana yetti; 25 yıldır buradayım, çalışıp çabaladık, şimdi de evde oturup duruyoruz, ömür geçip gidiyor,” diyerek buradan duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. Türkiye’ye geri dönmeyi planladığını söyledi.

Perth’te hayata anlam katmanın zorluğunu onun gözlerinde de okudum. Anlatması çok garip! Neden biz böylesine güzel bir yerden zevk almıyoruz? Neden kendimizi hep bir misafirin tedirginliği içinde hissediyoruz? Neden Perth bize bir türlü evimizin rahatlığını vermiyor? Hiç bilemiyorum. Neyse—bu bambaşka bir konu ama bu konuşmadan sonra kendi kendime düşündüm:

Benim bir plana ihtiyacım var!

Gelecekte ne yapmak istiyorum? Ne zaman, nerede, neleri yaşamış olmayı diliyorum? Geleceğe umutla bakmak için bir sebebe ihtiyacım var. Emeklerimin boşa gitmeyeceği, yaşadığım her günün hayallerimin inşaatına bir tuğla eklediği büyük ve güzel bir vizyona ihtiyacım var. Aksi takdirde, bugünlerde içinde hissettiğim boşluğa daha pek çok kez düşerim gibime geliyor.

Hayal kurmaya başladım. Kendimi epey zorladım. Karşıma çıkan “Bu saçma”, “Bu olmaz”, “Bunu gerçekten istiyor muyum?”, “Ya olmazsa?” gibi engelleri aşarak hayalimsi bir şeyler oluşturdum kafamda.

10–15 yıl sonra emekli olacağız. Kemal ile birlikte bir sahil kasabasında büyük bir ev alıp 6 ay orada, 6 ay burada yaşayacağız. Türkiye’de tüm arkadaş ve akrabalarımızı ağırlayabileceğimiz bu ev, aynı zamanda bu güne kadar ertelediğimiz bütün hobilerimizle ilgilenebileceğimiz bir yer olacak. Zamanımın çoğunu yürüyüş yaparak, kitap okuyarak, ebru yaparak, günlük yazarak geçireceğim. Kesin bir kedim veya köpeğim olacak!

Ana hatlarıyla planım bu. Böylece gelecekte bir zamanda kafamı kaldırıp etrafıma baktığımda kendimi kayıp veya zamanda sürüklenmiş gibi hissetmeyeceğim (inşallah!).

Eve gelip bu düşüncelerimi Kemal’e anlattım heyecanla. Bu yolla geleceği daha anlamlı kıldığımı, şimdi bir amaç için yaşadığımı, gelecek güzel ve rahat günleri iple çektiğimi söyledim. Bana tek bir cümle söyledi:

“Don’t count the days, make the days count.”

Hmm.. 

Leave a comment

Leave this field empty
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Submit

0 Comments

Previous Post Next Post

Archive

Go

Hello! Let's create something great together! - vesileyilmaz1@gmail.com (262) 327 6206  
Crafted by PhotoBiz
Marbling Art Logo
CLOSE
  • HOME
  • MARBLING WORKSHOPS
  • FAIRE MARKETPLACE WHOLESALE
  • TURKIYE'DEN UZAKTA
  • GALLERY
  • ART BLOG
  • ABOUT
    • THE ARTIST
    • EBRU
  • CONTACT
ETSY