Marbling Art Logo
MENU
  • HOME
  • MARBLING WORKSHOPS
  • FAIRE MARKETPLACE WHOLESALE
  • TURKIYE'DEN UZAKTA
  • GALLERY
  • ART BLOG
  • ABOUT
    • THE ARTIST
    • EBRU
  • CONTACT
ETSY

Gezi Notlari

Thursday, December 11, 2025 | By: Do Ebru Marbling

Share

2016

🌿 Annemin Notları 

Yola çıktığımız andan itibaren beş saat boyunca orman hiç bitmedi. Bir ağaç türü sona eriyor, hemen ardından başka bir tür başlıyordu. Karri, Marri, Yarri… Hepsi metrelerce yukarı uzanıyor. Ağaçlardaki tanin yüzünden rengi kıpkırmızıya dönmüş akarsular gördük.

Yolda hiç taş yoktu. Dağ da pek yoktu ama tepeler, yeşil bir halıyla kaplanmış vadiler vardı. Yol boyunca iki yanda uzanan çayırlarda atlar, kuzular ve kangurular hep birlikte otluyordu.

Yaklaşık bir haftadır geziyoruz; ne yolda ne doğada tek bir çöp bile görmedik—bir peçete parçası dahi yok. İnsanlar ikiz çocuklarını, bebeklerini alıp yağmur çamur demeden geziyorlar. Burada gördüm ki çocuk sahibi olmak, dışarı çıkmaya engel değil.

İnsanlar mahremiyetlerine çok düşkün. Evlerin sokağa bakan pencerelerinde hayat belirtisi yok; herkes evinin arka tarafında yaşıyor. Dışarıda vakit geçirmekten ziyade evde, bahçede çocuklarıyla oynuyorlar. Kasabalarda en fazla bir ya da iki restoran bulunuyor. Bizde olsa yol üstü bile restoranlarla dolardı…


🌿 Benim Notlarım

Pazar günü 2016 Perth Royal Show’u gezdikten sonra Güney Batı Avustralya’ya doğru yola çıktık. İlk gece en uzak durağımız olan Walpole’da kalacaktık; sonra geze geze Pemberton, Cowaramup, Margaret River ve Busselton üzerinden Perth’e dönecektik.

Hava o kadar kötüydü ki gezimiz dilediğimiz kadar keyifli geçmedi ama yine de gördüğümüz doğal güzelliklere değdi.

Walpole’a giderken Lane Poole Reserve adlı ulusal parkta mola verdik. İçinden nehir geçen orman, kuş sesleri, yosun kokusu insanı bambaşka bir zamana götürüyor. Bazı yerlerde nehir genişleyip doğal bir havuza dönüşüyor, bazı yerlerde ise köpük köpük bir şelale gibi kayaların üzerinden taşıyor.

Oradan güneye devam ettik. Bir süre sonra Scenic Drive başladı: Yeşilin her tonu, kuzular, inekler, köprüler ve upuzun ağaçlarla tam bir film sahnesi gibiydi. Annem, yeşil tepeleri İtalya’nın Toskana manzaralarına benzetti. Tatilin en sevdiğim kısmı buydu.

Bazen ağaçların arasında beyaz lilyum kümeleri beliriyor, bazen aynaya benzeyen minik bir göl parlıyordu. Çeşit çeşit cins inekler çayırlarda otluyordu.

Harvey’deki Stirling Cottage’ta yemek yedik. Batı Avustralya’nın ilk valisi Kaptan Stirling’in bu köşküne her mevsim hayranım; bahçesi ilkbaharda rengârenk çiçeklerle dolu.

Biraz ileride, aniden orman zemininde kırmızı beyaz bir sürü küçük şey fark ettim. İlk bakışta çöp sanmıştık; yaklaşınca cüce (gnome) olduğunu anladık.

1990’da kasabadan bir kadın yol kenarındaki kovuğa bir gnome yerleştirmiş. Sonra başkaları da aynı şeyi yapmış. Derken dernekler, okullar, kiliseler, spor kulüpleri, turistler… Herkes oraya gnome getirip koymaya başlamış.

Ortaya Gnomeville adında dev bir cüce köyü çıkmış—şu anda dünyanın dört bir yanından gelen 3.000’den fazla cüce var. İlk tepkimiz: “Nasıl oluyor da kimse bunları çalmıyor?!” oldu.

Bol bol fotoğraf çekip yola devam ettik.

Walpole Lodge’a varıp erkenden uyuduk. Sabah yağmur başlamadan yetişmek için yola çıktık.

Valley of the Giants’ta Tree Top Walk yaptık; yerden 40 metre yüksekte, dev ağaçların arasında 600 metre yürüdük. Ardından Ancient Empire’da oyuk Tingle Trees arasında dolaştık. Tam ayrılırken yağmur başladı.

(Bu sırada Defne’nin mide ağrıları başladı. Sonradan virüs İpek’e ve Kemal’e geçti; herkes yediğini çıkardı, dayanılmaz mide kramplarıyla boğuştuk ama yine de gezmeye devam ettik.)

Sonraki durağımız Mount Frankland idi. 300 basamak ve dik bir rampayla tek parça granitten oluşan dev bir kayanın tepesine çıktık. Gördüğüm en geniş ufuk çizgisiydi; kilometrelerce uzanan orman adeta bulutlara değiyordu.

Sonra Fernhook Falls’a gittik ve ardından Pemberton’daki otelimize geçtik.

Hava buz gibiydi, açlıktan ölüyorduk. Küçücük kasabada birkaç seçenek arasından Hint restoranını seçtik.

Spice seviyesini “medium” istemiştik ama yemek zehir gibi acıydı. Urfalı annemin bile gözünden yaş geldi! Kemal ve annem yiyemedi. Garson bizi çok iyi anladığını söyledi; restoran sahibi yoğurt ve pilav teklif etti ama pek “güzel yemek” sayılmazdı.

Annemin ıslanan ayakkabıları yüzünden restorana terlikle gelmesiyle, halimize kahkahalarla gülmekten karnimiz ağrıdı.

Devamını yarın anlatacağım… Geç oldu.

Leave a comment

Leave this field empty
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Submit

0 Comments

Previous Post Next Post

Archive

Go

Hello! Let's create something great together! - vesileyilmaz1@gmail.com (262) 327 6206  
Crafted by PhotoBiz
Marbling Art Logo
CLOSE
  • HOME
  • MARBLING WORKSHOPS
  • FAIRE MARKETPLACE WHOLESALE
  • TURKIYE'DEN UZAKTA
  • GALLERY
  • ART BLOG
  • ABOUT
    • THE ARTIST
    • EBRU
  • CONTACT
ETSY