Marbling Art Logo
MENU
  • HOME
  • MARBLING WORKSHOPS
  • FAIRE MARKETPLACE WHOLESALE
  • TURKIYE'DEN UZAKTA
  • GALLERY
  • ART BLOG
  • ABOUT
    • THE ARTIST
    • EBRU
  • CONTACT
ETSY

2016- Happy New Year

Saturday, November 15, 2025 | By: Do Ebru Marbling

Share

Sevgili okuyucularım,
Görmesem de tanımasam da içinde uzaklara göçme ateşi taşıdığını bildiğim, belki kısa süre sonra aynı kaderi paylaşacağımız değerli insanlar…
Araya uzun zaman girdi, yazamadım; kusuruma bakmayın.

Benim için Ağustos ayından sonrası oldukça çalkantılı geçti. Allah’ın izniyle 2016’ya korkuları ve üzüntüleri geride bırakarak girdik. Umarım yeni yılda her şey çok daha güzel olur.

Okullar kapanır kapanmaz, iki gün sonra Hawaii’ye gittik. Green Card çekilişini kazandığımız için, 6 ay içinde ABD’ye giriş yapma zorunluluğumuz vardı. Türkiye üzerinden gitmek hem çok masraflı hem çok yorucu olacaktı; bu yüzden Amerika’nın Avustralya’ya en yakın noktası olan Hawaii’yi seçtik.

Hawaii Amerika’yı ne kadar yansıtıyor bilemem ama gözlemlerim şöyleydi:
Yollar daha dar, trafik tehlikeli ve yoğun. Etraf turist kaynıyor; özellikle Japon ve Çinliler her yerde. Sokaklarda evsizler var, insan kendini tam güvende hissetmiyor. Hayat çok hızlı akıyor; gece yarısı bile sokaklar kalabalık ve canlı. Walmart gibi yerlerde kıyafet ucuz ama yiyecekler pek ucuz değil ve herkesin anlattığı gibi “devasa porsiyonlar” yok.

Ada volkanik olduğu için toprak çok verimli… Yağmur da bol, dolayısıyla her yer yemyeşil. Orkideler, dev ağaçlar, tropik bitkiler… İnsan kendini dinozorlar zamanında hissediyor — ki zaten Lost ve Jurassic Park burada çekilmiş.

Bizim aslında Amerika’ya taşınmak gibi bir niyetimiz yok ama Kemal oradaki bazı işlere başvuracak. Eğer iyi bir fırsat çıkarsa önce o gider, sonra birlikte karar veririz. Türkiye’de o kadar çok taşındım, Perth’te üç yılda dört kere taşındım… Artık “hayırlısıyla bir yerde mutlu mutlu yaşayalım” diyorum ama içimde bir ses de “take every chance, drop every fear” diye fısıldıyor.

Hawaii’ye giderken ve dönerken Sydney ve Melbourne’de 10’ar saatlik beklemelerimiz oldu. O arada şehirleri gezip arkadaşlarımızla görüştük. Melbourne’u çok sevdim. Kalabalık ama sıcak, samimi. Sydney gibi insanı yutan bir şehir değil. Türk restoranı çok, dekor, yemekler, müzik… Kendini Türkiye’de gibi hissediyorsun.

Tatil dönüşü Perth bize, olduğu gibi — sessiz.
“Bu insanlar neredeeee?” sorusunu yüzbininci kez sorduk. Jetlag’i çabuk atlatıp işlere döndük. Mandurah’ta arkadaşımızı ziyaret ettik. Yeni açılan havuz kompleksine gittik. Devletin böyle bir tesisi tamamen halkın kullanımına açması, benim Türkiye’den getirdiğim düşünce sistemiyle hâlâ çelişiyor. “Yakında özelleştirirler, giriş üç katı olur” diye düşünürken yakaladım kendimi.

Sonra Christmas tatili geldi. Kemal 4 gün izin yaptı. Bu dönemde çoğu şirket çalışanlarına zorunlu izin veriyor zaten. 18 Aralık–4 Ocak arasında ülke tamamen tatil modunda. Ama trafikte double demerit, yani cezaların iki katı uygulanıyor. Herkes dikkatli olmaya teşvik ediliyor.

Yılbaşından sonra mağazalar stocktake indirimi yapıyor. Bizim de birkaç ihtiyacımız vardı; tatilde alışverişle uğraştık. Ben çalıştığım için arkadaş davetlerini bu döneme bıraktım; sürekli misafir ağırlıyorum.

Çocuklar Türkçe konuşmayı unutuyorlar; dilleri dolaşıyor. Türkçe konuşmaya zorlayınca ufak tefek çatışmalar yaşıyoruz. Akşamları onlara Türkçe hikâyeler okumaya çalışıyorum ama en çok işimize yarayan şey birlikte dua etmek. Benden sonra duaları tekrar ediyorlar; güzel bir pratik oluyor.

Ekonominin kötüye gittiğini söyleyen çok. Benim çalıştığım özel okulda bile öğrenci sayıları ciddi anlamda düşüyor. Ama etrafıma baktığımda bizimle aynı dönem gelen insanların üç yıl içinde kendilerini toparladıklarını, hayatlarını bir düzene oturttuklarını görmek beni sevindiriyor.

Burada yaşamak biraz evrim geçirmeye benziyor. Gözün, daha önce göremediğin fırsatları görmeye başlıyor. Olaylara farklı bir açıdan bakıp yoluna devam ediyorsun. Bana yazan bazı arkadaşlarda da bu hırsı ve kararlılığı görüyorum. Eminim geldiklerinde ekmeklerini taşdan çıkaracaklardır.

Aynı zamanda Türkiye’de yaşadığım günleri hatırlıyorum…
Kendimi sürekli ısınan bir kazanın içindeymiş gibi hissediyordum. Her geçen gün bir öncekinden daha kötü geliyordu. Umutsuzluk ve karamsarlık boğazıma kadar dolmuştu. Bu göç işinde bir terslik olsa, şartları tamamlayamasak, çok büyük bunalıma girerdim herhalde.

Çok şükür olmadı. Hayalimizi gerçekleştirebildik.
Ama demem o ki:
Eğer buraya gelmek istiyorsanız ama bir sebeple olmuyorsa, umutsuzluğa düşüp hayatınızı zindana çevirmeyin. Başka seçeneklere bakın. Farklı yollar deneyin. Eğitim, iş, burs, nitelikli göçmenlik, staj, work & holiday, exchange… Önünüze ne çıkarsa.
Hiç olmadı, tatil için gidin; kendi gözlerinizle görün, soluyun, yaşayın. O yer gerçekten size uygun mu, ancak böyle anlarsınız.

Ve eğer hâlâ şüpheleriniz varsa, kendinizi hazır veya yeterince dayanıklı hissetmiyorsanız…
O zaman da her gün “gitsem mi kalsam mı?” diye zihninizi yormayın.
O sayfayı kapatın.
Bulunduğunuz yerin ve yaşadığınız anın güzelliklerini görmeye çalışın.

Evimize üç aydır hâlâ internet bağlanamadığı için (Kemal’i delirtiyor bu durum!! 😅💥) kütüphanede yazdım bu satırları. Şimdi session sürem doldu; kızlar da kitaplarını seçti. Kısacası gidiyorum.

Hepinize kucak dolusu sevgiler.
Umarım her şey gönlünüzce olur…

Leave a comment

Leave this field empty
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Submit

0 Comments

Previous Post Next Post

Archive

Go

Hello! Let's create something great together! - vesileyilmaz1@gmail.com (262) 327 6206  
Crafted by PhotoBiz
Marbling Art Logo
CLOSE
  • HOME
  • MARBLING WORKSHOPS
  • FAIRE MARKETPLACE WHOLESALE
  • TURKIYE'DEN UZAKTA
  • GALLERY
  • ART BLOG
  • ABOUT
    • THE ARTIST
    • EBRU
  • CONTACT
ETSY