Marbling Art Logo
MENU
  • HOME
  • MARBLING WORKSHOPS
  • FAIRE MARKETPLACE WHOLESALE
  • TURKIYE'DEN UZAKTA
  • GALLERY
  • ART BLOG
  • ABOUT
    • THE ARTIST
    • EBRU
  • CONTACT
ETSY

Yurt disi- Yurt ici

Thursday, December 11, 2025 | By: Do Ebru Marbling

Share

2016

Tekrar selamlar,

Okul tatilinin ortasına geldik. Niyetim ödev yazmaktı ama hiç fırsat bulamadım. Çocukları son iki hafta bir kursa göndereceğim; inşallah o arada biraz ilerleme kaydedebilirim. Bugün İpek’in arkadaşlarını eve çağırdım. Altı tane kız çocuğu çığlık çığlığa bir o yana bir bu yana koşup oynuyorlar. Her şey yolunda! Özellikle geçen hafta ailecek yakalandığımız dizanteriden sonra iyileşince insan yeniden doğmuş gibi oluyor.

Dün doğum günümdü. "Eat Greek" diye bir restorana gittik. Bizim oralara yakın tatlar bulduk doğal olarak. Hayatıma şükrettim; yaşadığım cennete, aileme, sağlığıma… 36 yaşıma girdim.

Rumi’nin Mesnevi’sinden derlemelerin yapıldığı Day by Day diye bir kitap buldum kütüphaneden. Onu okuyorum, çok sevdim. Arayışlarımızdan bahsediyor. “Aramayı bıraktığın an yakalarsın huzuru ve mutluluğu,” diyor.

Ben de bıraktım sürekli her ânı analiz etmeyi. Basit yaşamaya, basit düşünmeye çalışıyorum.

Karşı komşumuzun beni davet ettiği ve birkaç kere gittiğim kiliseden bana doğum günü kartı gelmiş. El yazısıyla, çok içten ve çok kibarca yazılmış bir kart. Kendimi özel hissettim.

Burada gözlemlediğim Müslümanlar ve Hristiyanlar arasındaki en belirgin fark, hoşgörü, sevgi ve kibarlık. Kiliseye gittiğimde Müslüman olduğumu söylüyorum ama buna rağmen ne bir dudak bükme, ne rahatsız eden bir bakış var. Misyonerler gibi bunaltan bir ısrar veya baskı da yok. Her şey sana kalmış. Eğer istersen anlatıyorlar, istemezsen zorlamıyorlar. Komşumu geçen akşam yemeğe çağırdım, yetişmiş çocuklarıyla geldi. Öyle güzel muhabbet ettik ki; gerçek bir dost gibi birbirimizin kalbini ısıttık. Onun Hristiyan ya da benim Müslüman olmam hiçbir şekilde iletişimimizi engellemedi.

Keşke bizim camilerimizde verilen vaazlar da sevgi dolu olsa. Camiden çıkan kişinin kalbi “Allah’ım çok günahım var” diye sıkışmak yerine, “Allah beni seviyor, ne olursa olsun ve her şeye rağmen!” diye mutlulukla dolsa.

Ülkemizde olan bitenleri derin bir üzüntüyle izliyorum. Kardeşlerim, ailem için endişelenmeye başlıyorum.

Buradaki insanlara bakıyorum. Kadın–erkek eşitliğine… Sokakta magandalık yapan yok. Kızlara laf atılması, takip edilmesi ya da mahalle baskısı yok. Aksine herkes herkesi koruyor, kolluyor. “Neighbourhood Watch” diye bir şey var. Her mahallede “Safe House” denilen bir ev belirlenmiş. Başınıza kötü bir şey gelirse ya da birinin size zarar vereceğini hissederseniz hemen o eve gidiyorsunuz. Okullarda çocuklara mahallelerindeki Safe House’un nerede olduğu gösteriliyor. Yerde de mavi ayak izleri boyanmış, o eve doğru giden. Pedofili suçundan sabıkalı biri mahallenize taşınırsa bütün sakinlere posta ile bilgi veriliyor: “Şu adrese daha önce bu suçtan sabıkası olan biri taşınmıştır,” diye. Okula giden çocukların tüm velilerinden sabıka kaydı isteniyor. “Working With Children Check” diye bir kart var; bu kartın olmadan çocuklarla ilgili herhangi bir işte çalışamıyorsun. Bir kafede garson bile olamıyorsun. Duyarlı bir toplum kendini daha güvende hissetmene gerçekten yardımcı oluyor. Allah her türlü kötü insandan saklasın çocuklarımızı ama en azından devletin bu konuda bir şey yaptığını hissediyorsun.

Geçen gün çok güzel bir nehir kenarında, çocuk parkının yanında bir kafeye gittik. Kafe, çocuk parkının çimenlik alanına masa ve sandalye atıyor. Akşam beşte kafe kapanınca garson, çimenin üzerine düşmüş peçete, pipet vs. ne varsa tek tek eliyle topladı. Kendi inisiyatifiyle mi yaptı, yoksa patronun talimatı mıydı bilmiyorum ama bu davranış beni çok etkiledi. Hani sürekli bizimkiler “sürdürülebilir şu, sürdürülebilir bu” deyip duruyorlar ya… İşte o bilinç tam da bu. Adam biliyor, yarın yine o çimenlere masa atacağını. Bugün orayı kirli bırakırsa yarın kimse gelmek istemez.

Böyle işte… Bu ülkede yaşamak bazen vicdan azabı yapıyor memleketimi düşününce. Lokmanın boğazımdan geçmemesi gibi… Gözüm tahammül etmiyor bisiklete binen şortlu genç kızları görünce; her mahallede 3–4 futbol sahası büyüklüğünde, son derece bakımlı yeşil alanlarda kopeklerin doyasıya koşup eğlenmesini kıskanıyorum bizim apartmanlarda sıkışan zavallı köpeklerimizi düşününce… Ya da yüzme havuzunda suyun tadını çıkaran engelli genç kızı görünce boğazım düğümleniyor. İmkân olsa bile cahilce bakışlardan rahatsız olacağı kesin olan binlerce engelli yurttaşımızın ömürlerini yorgan altında geçirmek zorunda kalmalarından rahatsız oluyorum.

Siz siz olun bu kadar vicdanlı olmayın; yoksa size iki dünyada da rahat yok!..

Leave a comment

Leave this field empty
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Submit

0 Comments

Previous Post Next Post

Archive

Go

Hello! Let's create something great together! - vesileyilmaz1@gmail.com (262) 327 6206  
Crafted by PhotoBiz
Marbling Art Logo
CLOSE
  • HOME
  • MARBLING WORKSHOPS
  • FAIRE MARKETPLACE WHOLESALE
  • TURKIYE'DEN UZAKTA
  • GALLERY
  • ART BLOG
  • ABOUT
    • THE ARTIST
    • EBRU
  • CONTACT
ETSY