Yeni Ulkede Yeni Okul Yili
Tuesday, April 22, 2025 | By: Do Ebru Marbling
Okullar Yarın Açılıyor
Tatil… Tatil gibi gelmedi bu yıl.
Benim için tatil, ailemi görmek, oraların havasını solumaktır çünkü.
Yine de çocukları götürebileceğim neresi varsa götürdüm. Hiç evde oturup zaman öldürmedik — iyi mi yaptım, kötü mü bilmiyorum.
En çok sevdiğim aktiviteler yine açık hava sineması ve sabahın erkeeen saatinde plaja gitmek oldu.
Bugün sabah 6:30’da uyanıp sahile gittik. Hava kapalıydı. Yağmurda denize girmek başka bir keyif.
Topladığımız deniz kabukları insana doğanın gücünü ve ömrümüzün geçiciliğini ispatlıyor. Hiç durmadan sahile vuran dalgalar, denizin o kimi zaman durgun, kimi zaman öfkeli hali… Görmek isterseniz, size çok şey söylüyor.
Doğaya çıkmak gerçekten iyi geliyor insana. :)
Bu yazi da okullar cildiktan birkac hafta sonrasinda olanlar…
Sabah 6:30’da uyanıyorum, kahvaltı hazırlayıp 7:30’da çıkıyorum.
Kemal, kızların okul hazırlıkları ve okula bırakılması işini yapıyor.
İkimiz de çoğu zaman normal çalışma saatlerimizden fazla kalıyoruz iş yerinde.
Ben 3:30’da çıkabilecekken çoğunlukla 5’e kadar kalıp işlerimi halletmek zorunda kalıyorum.
Yeni okul tam bir labirent; kendi yolumu bulmak için dönüp dolaşıp duruyorum.
Kızlar After School Care’de kalıyorlar.
Çoğu zaman almaya gittiğimizde,
“Yaa neden erken geldin, biz kalmak istiyoruz!” filan diyorlar.
Eve gelip 20 dakika içinde akşam yemeğini hazırlıyoruz.
Masada biraz sohbet ediyor, kızların ödevleri ve kitaplarıyla ilgileniyoruz.
İpek 3. sınıfa başladı. Ödevler artık daha ciddi ve önemli. Ayrıca spelling de yapması gerekiyor.
Defne kitap okuyor — her gün bir tane. Başka ödevi yok şimdilik; o 1. sınıfta.
İpek spelling’de harika.
Defne de okumayı çok hızlı öğrendi ama spelling biraz zor geliyor.
Defne “scientist” — bilim insanı — olup “sherbet” (mayhoş şeker) yapacakmış. Sayılarla da arası çok iyi.
Ben hızla kilo vermeye başladım çünkü okulda aklıma yemek gelmiyor.
Stresli olduğum zamanlarda da iştahım iyice kapanıyor.
Gece bedenim uyuyor ama beynim hiç uyumuyor.
Garip bir haldeyim; uyur muyum, uyanık mıyım, bilmiyorum.
En ufak bir seste hemen gözlerimi açıyorum.
Derin rüyalarda kaybolmayı özledim.
İyi uyuyabilmek için Kemal bana güzel bitki çayları almış. Onları içip yatıyorum.
Her şeye rağmen hayat güzel.
Akşam evime gelip bahçemizdeki salıncakta çocuklarla dondurma yemenin mutluluğunu hiçbir şeye değişmem.
Kızlarımız çok büyüyorlar... Çabuk büyüyorlar.
Tuvaletin kapısına bir şiir yapıştırdım, gidip gelip okuyorum:
Anlar
Eğer yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
İkincisinde, daha çok hata yapardım.
Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar.
Çok az şeyi
Ciddiyetle yapardım.
Temizlik sorun bile olmazdı asla.
Daha çok riske girerdim.
Seyahat ederdim daha fazla.
Daha çok güneş doğuşu izler,
Daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.
Görmediğim birçok yere giderdim.
Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
Gerçek sorunlarım olurdu, hayali olanların yerine.
Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.
Farkında mısınız bilmem… Yaşam budur zaten:
Anlar, sadece anlar. Siz de anı yaşayın.
Hiçbir yere yanımda termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan
Gitmeyen insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım.
İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
Çocuklarla oynardım…
Bir şansım olsaydı eğer.
Ama işte 85’indeyim ve biliyorum…
ÖLÜYORUM.
0 Comments