2016
Easter tatili başladı. Devlet okulları beş gün tatil, bizim okul dört gün. Havalar yavaş yavaş serinlemeye başladı. Çok şükür her şey yolunda.
Geçtiğimiz iki hafta sonu Nature Play WA’da gönüllü çalıştım. Deniz kenarında, Harmony Day için oyun alanları kurulmuştu; çocuklar için çeşitli aktiviteler düzenleniyordu. Play worker olarak kızlarımla birlikte gittik. İpek ve Defne odun parçaları ve bezlerle çocukların çadır kurmalarına yardımcı oldular. Uçurtma yapma köşesi, örgü alanı, Aborjin kampı gibi başka etkinlikler de vardı. Ben de denizden yamaca su taşıdım; ilkel bir su kaydırağı kurmuşlardı, çocukların kayabilmesi için sürekli su döktük. Bir de o robot el gibi aletlerle çöp topladık.
Oraya gelen insanlar “Aaa, siz gönüllü olarak mı çalışıyorsunuz? Tebrik ederiz, zamanınızı buna ayırmanız büyük incelik!” deyince hem kızlarım hem ben gururlandık. Yorulduk ama kızlarımın kalplerinde “almadan vermenin güzelliği” ile ilgili küçücük bir tohumun filizlendiğini hissettim.
Oradan çıkıp UWA’daki Perth Upmarket’e gittik; el yapımı, havalı ürünlerin satıldığı, yılda bir kez düzenlenen adeta bir sosyete pazarı. Orada seramik standı açmış bir Türk ile tanıştım. Küçücük bir tanışıklık bile memlekete olan özlemi hafifletiyor insanın.
Geçen cumartesi sabahı okulun Open Morning etkinliğinde görevliydim; yaklaşık 150 kişi gelmişti. Dört ayrı gruba sınıfımda on beşer dakikalık sunum yaptım. Kendimde fark ettiğim şey şu: Artık yavaş yavaş kendimi eleştirmeyi bırakıyorum. Aksanım, gramer hatalarım, devrik cümlelerim… hepsiyle barışıyorum. Ne utanıyorum, ne de kendimi geri çekiyorum. Çünkü yaptığın işi iyi bilmek, çocukların okulu sevmesini sağlamak, onlara güzel bir deneyim yaşatmak tüm kusurlarının önüne geçiyor.
Leave a comment
0 Comments