2016
Türkiye’den çıkalı, bildiğiniz gibi, dört yıl olacak. Bu süre zarfında elbette Türkiye’de birçok gelişme, değişiklik ve ilerleme oluyor; ama uzakta olduğum için bunlardan hiç haberim olmuyor ve Türkiye’yi sanki bıraktığım yerdeymiş gibi düşünüyorum hep. Merak ediyorum, acaba bir sonraki gidişimde bu aradaki boşluk bana nasıl duygular yaşatacak?
Mesela geçen sene gittiğimde her yerde çok meşhur bir tatlı vardı—adını şimdi hatırlamıyorum ama Balkanlardan gelmiş sütlü bir tatlıydı. Urfa’da girdiğimiz her kafede menüde vardı. Böyle “trending” şeyleri uzaktayken takip edemiyorsunuz. Ailecek film izlerken uyuyakalıp filmin en önemli yerini kaçırmış bir çocuk gibi hissediyorum bazen. Burada buna “miss out” diyorlar. (Eg: You don’t wanna miss out on this.)
Benzer şekilde, burada yeni gördüğüm bir şeyi hemen gidip bizimkilere anlatmak istiyorum. Giderken götürmek için şimdiden biriktirmeye başladım bana yeni gelen şeyleri. Mesela burada “Chai Latte” denilen bir içecek var, sahlepe çok benziyor. Bu benim için hâlâ ilginç bir şey. Vegemite var—bira maltı—geçen sene götürmüştüm, yiyen bana küfretti! Berbat bir şey. Ama olsun, sonuçta ilginç! Çinlilerin deniz yosunu cipsi, sushi yapma alet edevatı… Ablam neredeyse kusacaktı ama ailenin diğer bireyleri benim yaptığım sushiyi sevdi.
Bunlar nereden geldi aklıma? Az önce Açık Radyo dinliyordum. Mimarlıkla ilgili bir konuda spiker öyle garip, duaya benzer, alakasız bir şey söyledi ki… Konuya tabii ki Fransız kaldım. Sonra mesela “Osmanlıspor” diye bir takım çıkmış; kulağıma hâlâ çok garip geliyor. Metin Akpınar – Zeki Alasya parodisindeki, hafızası geri gelen dedenin her şeyi eski zamanlardaymış gibi düşünmesine benziyorum biraz; özellikle Türkiye’den yayın dinleyince…
Burada sevdiğim bazı gelişmeleri de yazayım. Belki Türkiye’de de vardır, varsa ukalalığımı mazur görün:
1—“Odd bunch” meyve ve sebzeler:
Eciş bücüş, sadece görüntüsü kusurlu olan ama tadı diğerlerinden farksız meyve ve sebzeler büyük marketlerde “odd bunch” etiketiyle, komik bir ambalajla ve daha uygun fiyata satılıyor. Woolworths 2014’te başlamış. Tüketiciler çok memnun; kimse sırf çirkin diye nimetin çöpe gitmesini istemiyor.
2—Mahalle bostanları:
Gönüllüler ekip biçiyor, hasat ediyor. Çok tatlı bir komünite duygusu var.
3—Evsizler için gezici çamaşır kamyonları:
Sponsorlar sayesinde çalışan kamyonlar, evsizlerin kıyafetlerini ücretsiz yıkıyor.
4—Okul bankası:
Çocuklar harçlıklarını okul içindeki sembolik bir şubeye yatırıyor. Para biriktirme alışkanlığı küçük yaşta aşılanıyor.
5—Zekâ testi ve “extension program”:
4. sınıfın sonunda bütün öğrenciler teste giriyor. %97 ve üzeri alanlara ek bir program sunuluyor. Anne babalar çocuklarını haftada birkaç saat başka okuldaki bu programa götürüp getiriyor.
6—Köpek alanları:
Özel köpek parkları, hatta “köpeklere özel plajlar” bile var.
7—Sağlık sistemi ve “bulk billed”:
Ultrason ortalama 280 dolar; 90 dolarını devlet karşılıyor, geri kalanı “out of pocket”. Ama iyi araştırınca “bulk billed” yani tamamen ücretsiz yerler bulabiliyorsunuz. Kısacası kazıklanmak mümkün, o yüzden iyi araştırmak şart.
8—Suç önleme ağı – Crime Stoppers:
Özellikle çocuk istismarı gibi olaylarda şüphelinin resmi sosyal ağlarda hızla yayılıyor. Halk gözünü açık tutuyor ve polisle iş birliği içinde suçlular kısa sürede yakalanıyor.
Leave a comment
0 Comments