Date: August 21st 2012
Daha kısa yazmaya karar verdim, zira her gittiğimiz yerden bi ton belge, broşür alıyoruz ve akşam çocuklar uyuduktan sonra çok az zamanımız kaldığı için hiç birini okuyamıyoruz. Ben de kendimi kaptırıp saatlerce blog yazdığım için faydalı bir iş yapamıyorum.
Kısaca
Asian restoran: Şehirde çok sayıda koy, kanal, rıhtım vs. var. Birisi de meşhur Dolphin Quay. Süper bir çocuk parkı ve çeşit çeşit restroranlar var. Çocuklarla gittik, oynayıp yoruldular. Defne çok komik, önce "geçen Özgürlerde gödüğümüz kocaman kuştan var"diye bağırdı. Çocukların arasında yürüyen bir pelikandan bahsediyormuş. Sonra bir süre oynadıktan sonra "Anne bu parkta İNGİLİZCE konuşuluyomuş!!" diyerek bizi güldürdü. Bir Asya restoranına gittik. Sadece gelen yemeğin boyutunu söyleyeceğim. Bana küçük boy bir tencerenin alacağı kadar "noodle soup" getirdiler. Porsiyonlar büyük diyorlardı inanmıyorduk, gözümüzle gördük ama bir acı yemek şeçmişim ki anlatamam. Bir Urfalı olarak ben bile hem ağladım, hem yedim.
Info Centre: Şehrin turist bilgi merkezine gittik. Her konu ile ilgili broşür var, herkes çok kibar ve yardımcı. Çantalar dolusu broşür aldık. Kadın bize kısaca semtlerden bahsetti. San Remo çok lükstür pahalı olabilir dedi.
San Remo: Merakımızdan arabayla oraları gezdik. Google maps'ten bakınız. Hep Hollywood filmlerinde gördüğümüz yerleri anımsatıyordu. Millet kapının önüne çamaşır makinası filan koymuştu. Burada insanlar kullanmadıkları eşyaları ya atıyorlar ya da garaj satışı ile satıyorlarmış. Gezdikten sonra gözmüz gönlümüz açıldı, vay be dünyada ne evler varmış filan dedik.
Garage Sale: Yolda giderken bir garaj satışı ilanı gördük. Birisi evinde ne var ne yok dışarı çıkartmış satıyormuş. Merakımızdan oraya da gittik, çoğunluğu ıvır zıvır asla ihtiyacın olmayacak, modası geçmiş şeyler de olsa insanlar değişik birşeylere sahip olma isteğinden olacak geliyor, bakıyor bir iki parça bir şey alıyor. Ev sahibi Marisa ile sohbet ettikten sonra bize bir ütü hediye etti, alın sizin olsun dedi. Teyzemin evindeki kömürlü, antika ütü geldi aklıma, o kadar eski ki:) Yine de kıramayıp aldım ve teşekkür ettim. Hala çalışıyor dedi. Kimbilir belki ihtiyacım olur:)
Arkadaş: Bizimle aynı vize tipi ile Mandurah'a gelen çok sevgili yeni bir arkadaşım oldu. Akşam bize geldi ve kısaca sohbet ettik. Bugün de bize çok yardımcı oldu. Söylediğine göre bizimle birlikte Mandurah'ta artık toplam 4 Türk aile varmış:) Gittikçe çoğalıyoruz heyooo.
Bayramın birinci günü: Floreat Beach diye bir yerde yaklaşık 15-20 Türk toplandık. Hava serindi. Ozi diye çağrılan Avustralyalılar ne soğuk dinliyor ne kış dinliyor. Denize gireni, çıplak ayakla dolaşanı, dondurma yiyeni her çeşidi vardı. Benim çocuklar montlarıyla parkta oynarken çok tezat bir görüntü sergiliyorlardı. Gelen arkadaşlar baklavalar açmış, börekler yapmış, şekerlerini almış da gelmişlerdi. Yeni insanlarla tanıştık, bayramlaştık. Arkasından Perth'te uzun zamandır yaşayan, oranın büyüklerinden sayılan bir amcayı ziyarete gittik. Antepli aile sıcak, tatlı sohbeti, yuvalama çorbası, sarma, baklava, pilav, kolonya, şeker ile Türkiye'dekini hiç aratmayacak kadar güzel zaman geçirtti. Bir çok Türk ile tanıştım. Evleri öyle kalabalıktı ki, herkes onlarla bayramlaşmaya geliyordu. Bir saat içinde yaklaşık 30-40 kişiyle bayramlaştık. İnsanlar hoşgeldin diyor, gayet sıcak yaklaşıyorlardı. Dünyada hiç bir yer gurbet değil, onu anladım. Çevre zamanla oluşuyor. Kimbilir 20 yıl sonra da belki biz Mandurah'taki Türklerin büyüklerinden oluruz:)
Akşam eve geldik, kızlar normal olarak arabada uyudular.
Dün biraz ev işi yaptım, markete gittik, parka gittik, çocuklarla çalışma kartı almak için başvuru formu edinip doldurdum.
Bugün sabah Kemal ile Centrelink denen iş ve işçi bulma kurumu gibi bir yere kayıt olmaya gittik. Ardından belediyeye uğrayıp "Hoşgeldin Bilgi Paketi" aldık. Şehrin yüzme merkezine gidip yüzme kurslarına yazıldık. İstanbul'a nazaran çok ucuz. Perşembe sabahı ailecek gidiyoruz. Kızlar çok heyecanlı. Arkasından şehir kütüphanesine gittik. Yok yok! Cumartesi akşamı pijama partisi var, herkes en sevdiği kitabı alıp çocuğuna okuyacakmış. Zamanımın çoğunu orada geçirmeye karar verdim artık ben. O yüzden oralara yakın bir ev bakacağız. Arkasından yine Türk arkaşımızın evine gidip kahve içtik. Çalıştığı okula kızları yazdırmak için başvuru yapmak üzere beraber okula gittik.Sonra marketten kızlara mayo aldık. Hava bugün çok ilginçti. Bir bardaktaktan boşanırcasına yağmur yağıyor, her yer kararıyor bir güneş ışıl ışıl parlıyordu. Kısacası çok yoğun bir gündü. Yazacak o kadar çok şey var ki. Örneğin her gün yaklaşık 15 tane yalınayak yürüyen insan görüyorum. Bugün Burger King'de yalınayak yürüyen çok kişi gördüm. Koca adam yaa:) çok ilginç:)
Herkese sevgiler...
Leave a comment
0 Comments