2016
Okulda 4. haftaya giriyoruz. Bu sene büyük değişiklikler yapıldı ve her şeyi yeni baştan öğreniyor gibiyim. Çalışma tarzıma ve karakterime çok ters düşen biriyle birlikte çalışmak zorundaydım, hem de benim üstüm. İlk başlarda çok üzüldüm, stres oldum ama şimdi olaya farklı bir açıdan bakıyorum. O bana aslında “Ozi Style” çalışmayı öğretiyor: Asla fazla mesai yapma; senin hayatın ve ailen her şeyden önce gelir. Asla yaptığın işin kalitesiyle ilgili tereddüte düşme. Şeytana pabucunu ters giydiren bir tip; seni suya götürüp susuz getirir! Ben ise gece rüyalarımda bile cevaplanması gereken mailler görüyorum, sabah erken gidip akşam en geç ben çıkıyorum. Hal böyle olunca da çalışmaktan canım çıkıyor.
Araya kitap okuma zamanı koyuyorum; zamanı yavaşlatıyor, kafamı dağıtıyor. İpek 4. sınıfa geçti, artık düzenli ve daha formal bir biçimde ödev yapmaya başladı. Çarpım tablosunda 1–11'lere kadar hepsini bilmesi bekleniyor. Bir de spelling kelimeleri var. Her gün 30 dakika ödev, 20 dakika okuma.
Yarın Defne’nin assembly’si var; okulun önünde gösteri yapacaklar. Çocukların topluluk önünde konuşma becerilerini geliştiren bu tip etkinlikler çok güzel oluyor.
7 Mart İşçi Bayramı resmi tatil. Ondan önceki cuma, cumartesi ve pazar “staff retreat” dedikleri bir şey vardi Üç gün Fremantle’da bir otelde kaldik, professional development eğitimleri aldik. Ortam çok güzel ama aktiviteler, Türkiye’de çalıştığım okulların yanına bile yaklaşamaz. Terakki ve Açı’nın yıllar önce geçtiği yollardan buradaki okul hâlâ “acaba geçsek mi, geçmesek mi?” diye tartışıyor.
Bu aralar başka bir değişiklik yok. İşe gidiyoruz, hafta sonları doğaya çıkıyoruz, hafta içi kızların ödevleri… Sonra da Netflix’ten bir film. Hayatımızdaki en renkli şeyler bunlar. Bir de bahçeme haşere falan dadanmış; her bitkiyi kel edip budadım.
3 Temmuz’da 2 haftalığına Türkiye’ye geliyoruz. İzin alıp bir hafta daha kalmak istiyorum. İnşallah müdür insafa gelir.
Şimdi gidiyorum, sevgiler…
Leave a comment
0 Comments