Tuesday, April 22, 2025 | By: Do Ebru Marbling
25 Aralik 2014
Bugün Christmas Day. Her yer kapalı, resmi tatil. Havanın dinginliğiyle birlikte biz de genç bir arkadaş grubuyla vakit geçirdik. Hakanların evinde, türkülerin yankılandığı, kahkahaların havada uçuştuğu harika bir gece yaşadık. Yeni tanıştığımız birbirinden renkli insanların enerjisi hepimize iyi geldi.
Çoğu okumak için gelmiş, ama şimdi dönmek istemiyor. Her birinin ayrı bir hikayesi, ayrı bir yolu var. Kemal eline sazı aldığında şaşırdık, çünkü buradaki gençlerin türkülere olan ilgisi bizi beklediğimizden çok daha fazla etkiledi. Meğer her birimizin içinde, farkında olmadan taşıdığı bir ezgi varmış. Genlerimize kazınmış melodiler, ortak türkülerimiz olmuş artık.
Bahçeye kurulmuş bir masa, ay ışığı ve yıldızların altında yükselen rakı kokusuna karışan mangalın dumanı... Saz eşliğinde, inişli çıkışlı, kimi zaman hararetli, kimi zaman hüzünlü türküler söyledik. Ardından nargilenin kokusu da geceye karıştı. Çok güldük, çok keyif aldık.
İpek şimdi tutturmuş: “Christmas partisi yapalım!”
“Kızım,” dedim, “parti yapınca ne olacak?”
“Güzel yemekler yapacağız, baba da sazını çalacak,” diye yanıtladı.
Bir anda çocukluğum geldi aklıma. Evde kül tablaları sigara izmaritleriyle dolar, rakı kokusu, sigara dumanı ve kavunun tadı eşliğinde türküler birbirine bağlanarak söylenirdi. Biz çocuklar da o gecelerde yer minderlerine yayılır, fındık fıstık atıştırır, büyüklerin fark etmediği bir özgürlük alanı yaratırdık kendimize.
İpek ile Defne de bu gece öyleydiler. Kitaplarını okudular, Rainbow Loom bileklikler yaptılar, bolca Barbie izlediler. Arada yanımıza gelip masadaki çerezlerden otlandılar, sazlı sözlü sohbetlerimizi dinlediler. Dilerim bir gün onlar da böyle dostlarla aynı sofrada oturur, geleneksel bir sazlı sözlü geceyi kendi hayatlarına taşırlar.
Bu gece bir arkadaşla konuşurken kendimle ilgili önemli bir farkındalık yaşadım. Türkiye'nin gidişatının ne kadar umutsuz olduğundan konuşurken, birden içimden döküldü:
“Bazen orada kalıp mücadele etmek yerine kolay yolu seçip yurtdışında yaşamayı tercih ettiğim için suçluluk duyuyorum.”
Arkadaşım duraksamadan cevap verdi:
“Bu hiç de kolay bir yol değil. Her şeyi geride bırakıp, yalnız başına yeni bir ülkede sıfırdan bir hayat kurmak büyük bir mücadele. İnsan en sevdiklerini, ailesini, geçmişini geride bırakıyor.”
Gerçekten de öyle. Comfort zone dedikleri o güvenli çemberin dışına çıkmak, yeniden başlamak... Büyük cesaret istiyor. Artık içimi kemiren o idealist düşüncelere ve duyduğum suçluluğa bir son vermeliyim. Belki Türkiye’de kalsaydım, şu anda oturup bu satırları yazacak ne enerjiyi ne de zamanı bulamayacaktım. Belki de bir birey olduğumu, söz hakkım olduğunu bu kadar net hissedemeyecektim.
Bugün buradayım. İyisiyle, kötüsüyle… Hayatta olmam gereken yerdeyim. Solumam gereken havayı soluyorum.
Allah hepimize hayırlı kaderler yazsın.
Çok düşünmeyin…
Mutlu olun yeter. :)
0 Comments