Marbling Art Logo
MENU
  • HOME
  • UPCOMING CLASSES
  • FAIRE MARKETPLACE WHOLESALE
  • TURKIYE'DEN UZAKTA
  • GALLERY
  • ART BLOG
  • ABOUT
    • THE ARTIST
    • EBRU
  • CONTACT
ETSY

Networking In Australia

Monday, March 17, 2025 | By: Do Ebru Marbling

Share
 
 

Date: Oct 30,2012

Anlaşılacağı üzere artık her bir yazıya başlık bulmakta zorlanıyorum. Özellikle de pek bir şeyin olmadığı sıradan günlerde. Bugün de öylesine bir gündü. Sabah Defne ile İpek'i okula bıraktıktan sonra dekupaj tutkalı bulmak için birkaç yer gezdik. Defne'nin dükkanlardaki insanlarla iletişim kurmaya başladığını görmek çok sevindirici. Artık o da el kol kullanarak da olsa bildiği kelimeleri araya sıkıştırarak derdini anlatmaya çalışıyor. Bazen başarıyor da. Öğrencilerimize, "Evde İngilizce konuşma saati olsun. Mesela akşam yemeğinde herkes İngilizce konuşsun." diye tavsiyelerde bulunuyorduk ya işte bu yöntemin ne kadar etkili olduğunu görüyorum. "Exposure" arttıkça, çocuk etrafında konuşulduğunu duyunca yavaş yavaş kalıpları öğreniyor, beyninin bir yerine yazıyor.
Sonra eve geldik, yemek pişirdim. Sabahları spor yapmaya başlamıştım. Gecikmeli olsa da sabah sporumu yaptım. Saat iki buçukta da is gorur raporu almak icin bir doktor randevum vardı. Kemal'le Defne okula İpek'i almaya gittiler ben de Singapur Tıp Fakultesi mezunu :) doktor Chow'a gittim, beni muayene etti. Dedemin çalışma odasını andıran, eski ve son derece sade mobilyalarla döşeli bir odası vardı. Tahlilleri filan da hemen oracıkta, bir kağıt ile yaptı. Bizim hastanelerin lüksünün yanında o kadar sönük geldi ki o muayenehane bana, kenimi doktorda değil bir terzihanede filan hissettim. (Garip bir benzetme ama aklıma ilk o geldi, ne yapayım?) Sonuçta raporumu aldım, öğretmenlik için başvurduğum kuruma gönderdim. Şimdi beni sistemlerine kaydedecekler ve bu şehirde hangi okulda ihtiyaç olursa oraya gönderecekler, başka bir yedek öğretmen işi yani. Doktordan sonra Kemaller beni aldı, alışverişe gittik. Bu büyük süpermarketin (Woolworths) kapısından içeri girer girmez sebze reyonundaki adam kocaman demir bir raf dolusu sebze getirdi yanımıza ve "Poşeti doldurun 3 dolar" diye anons etti. O lüks markette bunu gördüğüme şaşırdım ama bir yandan da bir anda yanımızda biten onca insana şaşırdım. Sürü psikolojisi, ben de kaptım bir poşet. Adını ve ne olduğunu bile bilmediğim bolca malzeme koydum poşete. Çin sebzeleri denilen şeylerden almışım,şimdi internetten nasıl pişirildiklerine bakacağım. Sonra eve geldik. Dün emlakçı haber göndermişti: "Ev sahibi klima sistemini kontrol ettirmek istiyor, yaz olunca serviste boşluk bulunmuyor o yüzden bir sorun varsa şimdiden hallettirelim." diye. Klimamız merkezi sistem, her odada tavanda bir ızgara var, ofislerdeki gibi, klimayı açınca her yeri birden soğutuyor. Sonra klimacı geldi, test etmek için klimayı açtı. Makinaya bakmak için çatıya çıkıp Kemal'le muhabbete dalmışlar, afedersiniz kıçımız dondu evin içinde. Neyse sonra adam gitti, bir sorun yokmuş. Bu arada Royal Show'da el işi bölümünde kitap ciltlemesi yapan bir adamın çalışmasını gördüm. Tabi ki geleneksel olarak bu adam ebrulanmış kağıt kullanmıştı. Hemen oradaki yetkililerle konuştum, telefonumu verdim. "Ben ebru yapıyorum ve "book binder" ile görüşmek istiyorum" dedim. Aradan haftalar geçti. David Millhouse bana ulaştı. Aksanı çok net, çok iyi bir adama benziyor. Konuştuk, ebrularla çok ilgilendi. "Pazartesi günü Kitap Ciltçileri toplantımız var, ve biz ebru kursu almak istiyoruz,ama eğitmen bizden kişi başı 150 dolar istedi, bu çok fazla ve daha uygun fiyatlı ders verecek birilerini arıyoruz. Eğer sen ders verebilirsen bu toplantıda senden bahsedeyim" dedi. Şansımı denemek istedim ve "olur" dedim. Bugün Salı, yani dün toplanmışlar ve bugün David ile tekrar konuştum. David toplantıda benden bahsederken Kitap Ciltcileri başkanı "Ha ben Vesile'yi biliyorum, ondan bir mesaj aldım" demiş. David de çok şaşırmış. Bunu duymak çok komik geldi bana. Canım sıkıldığında manyak gibi mail atıyorum her yere. Bu benim huyumdur, pek çekinmem. Hep aklımda "ya olursa" vardır. Bu yüzden de David ile konuşmadan önce internette aratmış, kitap ciltcileri ile ilgili neresini bulursam mail atmıştım. Demek pişti olmuş:) Neyse uzun lafın kısası bu Pazar David ve karısı Mandurah'a gelip standıma uğrayacak, çalışmalara bakacaklar. Bazen düşünüyorum boyumdan büyük işlere mi kalkışıyorum diye ama sonra şu sözü hatırlıyorum: "Do the thing you think you can't do!" "Yapamayacağını düşündüğün şeyi yap!" bir de benzer şu sözü haıtlıyorum "Do one thing every day that scares you!" "Her gün seni korkutan bir şey yap!"Bu durumda boyumdan büyük işlere kalkışmak aynen Eleanor Rosevelt'in söylediği şekilde davranmak oluyor. Bismillah deyip başlayın, gerisi geliyor:) Hazır öğreten adam moduna girmişken bir de şunu söyleyeyim, başarısız olduğunuzda da çok kafaya takmayın! Ne olacak yani rezil olunca, yüzünüze gözünüze bulaştırınca? Utanmayın, deneyin sonra da gülüp geçin:)
Kemal de sürekli iş peşinde koşuyor, aramalar yapıyor, kontaklar kuruyor. Bugün göçmenlik ofisini aradık, "Regional bölgede iş yok Perth'te çalışabilir miyiz?" diye sorduk. "İsterseniz çalışırsınız ama 2 yıl sonra kalıcı oturma iznine başvurduğunuzda şartı yerine getirmediğiniz için alamayabilirsiniz" dediler. Böyle işte her şeye rağmen, içimde olumlu bir şeyler olacak gibi bir his var. Bakalım...
Hepinize sevgiler

 
 
 
 

Leave a comment

Leave this field empty
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Submit

0 Comments

 
 
 
 
Previous Post Next Post
 
 
 
 

Archive

Go
 
 
 
 

Hello! Let's create something great together! - vesileyilmaz1@gmail.com (262) 327 6206
 
 
Crafted by PhotoBiz
Marbling Art Logo
CLOSE
  • HOME
  • UPCOMING CLASSES
  • FAIRE MARKETPLACE WHOLESALE
  • TURKIYE'DEN UZAKTA
  • GALLERY
  • ART BLOG
  • ABOUT
    • THE ARTIST
    • EBRU
  • CONTACT
ETSY