Marbling Art Logo
MENU
  • HOME
  • UPCOMING CLASSES
  • FAIRE MARKETPLACE WHOLESALE
  • TURKIYE'DEN UZAKTA
  • GALLERY
  • ART BLOG
  • ABOUT
    • THE ARTIST
    • EBRU
  • CONTACT
ETSY

Bati Avustralya ve Biz

Friday, March 28, 2025 | By: Do Ebru Marbling

Share

Date: January 26, 2013

Bugün Avustralya Günü. Ülkede oldukça ciddi bir kutlama var. Her yer Avustralya bayrağı dolu. Sabahın 7 buçuğunda sahil hıncahınç insan doluydu. İlk defa insanlar üsterine başlarına dikkat etmişler, süslü püslü geziyorlardı. Biz de kutlamaların olduğu yere gittik. Belediye başkanı bize kurabiye pasta ikram etti. Kanalda botların geçişi, bando, bayraklar falan filan, herkes dışarıdaydı. Gece de Perth'te havai fişek gösterisi olacak. Özgür bizi bir ziyafete davet etmişti ama gidemedik. Defne biraz kırgındı. Dün aldığımız ikinci arabayı bugün ilk defa kullandım, otomatikten düz vitese geçmek biraz zor oldu ama alıştım. İlginç olanı Türkiye'deki gibi sinyal solda silecek sağda (diğer arabada tam tersiydi) bu yüzden yine bol bol silecek çalıştırdım 37 derece sıcaklıkta. Arabayı 1000 dolara aldık, gazetede koltuk takımları ilanı var 2000 dolardan başlıyor. Bu ne yaman çelişki! Bir tek bu değil tabi ki farklı olan. Bazen beynim değişikliklere alışmakta zorlanıyor. TED Talks'ta izlediğim bir yöntemi uygulamaya çalışıyorum. Olduğum kişiden, bulunduğum yerden, hissettiğim duygulardan bir adım dışarı atıp kendime ve halime dışarıdan bakıyorum. Her gün 10 dakika boyunca sorunlarım sorun olmaktan çıkıyor, düşüncelerim duruluyor, beynim rahatlıyor. Bu denemelerin sonunda nasıl da hiç ölmeyecekmişiz gibi hırsla, telaşla, dünyayı dize getirmeye uğraştığımızı farkediyorum. Verdiğimiz mücadelenin aslında ne kadar boş olduğunu farkediyorum ve hayatı akışına bırakıp huzurla seyretmenin daha güzel olduğunu anlıyorum. 10 dakika sonra ne oluyor? Tekrar eski manyak halime geri dönüyorum, ama üzerinde çalışıyorum. En azından kendime daha sık hatırlatmalarda bulunuyorum. "Endişe bir sallanan sandalye gibidir, sana yapacak birşeyler verir ama seni hiç bir yere götürmez" derler. O yüzden bırak ne olacak, ne bitecek... Su akar yatağını bulur.
Biz de iyi kötü yatağımızı bulduk. Dün Perth'te Ebru atölyesi düzenledim. 17 çocuk katıldı. Tanıştığım bir bayan vardı, o da "Yün eğiricileri kulubü" üyesiymiş, şimdi onlar da Nisan ayında benden bir Ebru atölyesi yapmamı istiyorlar. Onlarla da prensipte anlaştık:) Sonra çalışacağım okula gittim. Yepyeni bir anaokulu hazırlıyorlar, bina boyanıyor, bahçe düzenleniyor. Okul müdürü beni öğretmenle tanıştırdı ve binayı gezdik. Türkiye'de okullar açılmadan önceki heyecanı yeniden hissettim. Salı, Çarşamba ve Cuma günleri çalışacağım. Haftaya başlıyoruz. Stand açma işini bıraktığımı söylemiştim. Kendimi bir savaşı kaybetmiş, yine bir şeyleri yarım bırakmış hissediyorum ama itiraf etmem lazım ben öğretmen olmak için doğmuşum. En çok haz aldığım meslek bu. Okuldan zamanım artarsa stand açmak yerine Ebru kursu vermeye devam edeceğim, bu biraz daha bana göre.
Lisans ve yüksek lisans diplomam Avustralya standartlarında kabul edildi yani burada lisans ve yüksek lisans yapmışım gibi denklik aldım. İşin ilginç yanı öğretmen olduğumu söylediğimde herkes bana soruyor: Okul öncesi mi, ilkokul mu, lise mi? Kardeşim ben İngilizce öğretmeniyim, mezun olunca istediğim yaş grubuna öğretebilirim filan diyorum, anlamıyorlar. Meğerse burada herkes yaş grubuna göre öğretmenlik okuyor, son sınıfta branşını seçiyormuş. Yani matematik öğretmenliği, Fen bilgisi öğretmenliği filan gibi bölümler yok. okul öncesi ve ilkokul öğretmenliği filan var. Böylece bana yine üniversitenin kapısı göründü gibime geliyor. Rüştümü(!) ispatlamak için yeniden bir bölüm okumak istiyorum. Ya Linguistics ( Dilbilimi ), ya da Eğitim (Okul öncesi veya ilkokul) alanında doktora yapmayı istiyorum. Eskiden master yapmayı düşünüyordum sonra gaza geldim gözümü doktoraya diktim. Üzerinde çalışacak iyi bir projen varsa neden olmasın, kimse doktora yapamazsın demiyor. Tabi sağlam ücreti var, biraz bütçe ayırmak lazım. Hani eski Türk filmlerinde dönen koltuktan bir ses yükselir : "Bir zamanlar kapından kovduğun fakir bir genç vardı ya..." ben de aynen öyle doktorayı yaptıktan sonra, ya da yaparken iş başvurularında bulunup böyle diyeceğim sonra işverene:) Kapıdan kovulduğumuz olmadı Allah'a şükür de, okuduğumuz onca yıla hiç rağbet edilmemesi (Sırf Avustralya dışında bir yerde okuduğumuz için) biraz ağırıma gidiyor. Dandik bir sertifika aldım burda CERT3 Education Support diye, ona benim diplomalardan daha çok kıymet veriyorlar. Durun ben size göstereceğim... Meditasyon yapma zamanım geldi!
Bugün Karatay diyetine başladım (salata, zeytinyağlı fasulye, balık, ceviz, bilmem ne...), ilk günün menüsüne tamamen uydum ama aklıma durmadan yemek geliyor, yarın sabah yapacağım menemeni iple çekiyorum! Akşam 8 den sonra birşey yeme diyor ya, 7 buçuk gibi tok olmama rağmen dönüp durdum bir şeyler yiyeyim diye sanki oruç tutacağım. Bakalım kaç gün devam edebileceğim.
Kızlarım bu ara melekler. Anladım ki ne zaman çıldırsalar benim/ bizim yüzümüzden. Onlarla oynuyorum, kitap okuyorum, yemek yapıyorum, bisiklete bindiriyorum, parka yürüyüşe çıkartıyorum, çocukla çocuk olup bağırmıyorum, "Al o zaman bak ben de sana bunu yaparım!" deyip saçma ve anlamsız şeyler yapmıyorum. Cezadan çok sonuç odaklı yaşıyorum. Yemek yemeyecek misin, tamam o zaman çay saatine kadar aç kalabilirsin çünkü sofrayı toplayacağım, gibi.
Başlığı atarken aklımda tamamen başka şeylerden bahsetmek vardı, sonra çok duygusal bulup vazgeçtim, dünyevi şeyleri yazdım. Şimdi de dünyevi ihtiyacıma, uyumaya gidiyorum. Byebye!

Leave a comment

Leave this field empty
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Submit

0 Comments

Previous Post Next Post

Archive

Go

Hello! Let's create something great together! - vesileyilmaz1@gmail.com (262) 327 6206  
Crafted by PhotoBiz
Marbling Art Logo
CLOSE
  • HOME
  • UPCOMING CLASSES
  • FAIRE MARKETPLACE WHOLESALE
  • TURKIYE'DEN UZAKTA
  • GALLERY
  • ART BLOG
  • ABOUT
    • THE ARTIST
    • EBRU
  • CONTACT
ETSY