Marbling Art Logo
MENU
  • HOME
  • UPCOMING CLASSES
  • FAIRE MARKETPLACE WHOLESALE
  • TURKIYE'DEN UZAKTA
  • GALLERY
  • ART BLOG
  • ABOUT
    • THE ARTIST
    • EBRU
  • CONTACT
ETSY

Avustralya'da Yasam Nasil?

Tuesday, March 25, 2025 | By: Do Ebru Marbling

Share

Date: November 2012

Önce İpek hasta oldu, sonra Defne'ye geçirdi. İpek'te bir şey yok ama Defne dün gece 39 derece ateşlenince yine danışma hattını aradım, hemşire ile bu defa çok daha sakin bir konuşma yaşadık:) Hemşirenin talimatları doğrultusunda Defne'yi muayene ettim. Kulaktan başlayıp çene kemiğinin altı boyunca boynuna dokununca lenf bezlerine şişkinlik olduğunu farkettim. Bir de bademciklerinde beyaz noktalar vardı. Hemşire Panadol verip yarın doktora götürün dedi. Sabah uyandık, kızlar koşup yorulmasınlar diye oturma odasındaki çek-yatı yatak yaptık. Kemal aldığı proje ile uğraşıyordu, ben de öğlene kadar kızlarla yatakta oyalandım. Kütüphaneden aldığımız çocuk kitaplarını okuduk, (ne yaratıcı konular, çizimler, kitaplar var- kızlardan çok kendim için okuyorum) ıhlamur içip "Despicable ME" izledik, çerez, meyve alıp yatakta yedik. Oh, keyf ettim valla, hiç iyileşmesinler istedim bir ara. Sobalı evde yüzümün bir yanının odun ateşinin sıcaklığıyla genleştiği, ruhumu yavaştan saran huzurlu bir tembelliğin kollarında sabun kokulu yorganın içinde kaygısız, tasasız yattığım günleri hatırladım. Ayağına kadar gelen ballı ıhlamurun kokusu, anne (veya anneanne veya teyze) elinin alnını okşarkenki şefkati... Şimdi çocuk olmak vardı! Düşündüm de, ben bir yandan çocukluğumu hatırlarken bir yandan da çocuklarımın anılarını inşa ediyordum. Belki de ileride onlar da bizim sadece "koşuşturma" diye adlandırdığımız günler içinden seçip çıkardıkları anları hatırlayacak, başka bir renkle, tadla, özlemle hatırlayacaklar. O yüzden zaman zaman bazı çılgınlıklar yapmalı. Yerde dört ayak üstüde "tavşan kaç- tazı tut" oynamalı veya bütün aile elele halka olup süper hızlı "al satarım bal satarım" dönmeli. 3-5 yaşın en tatlı kahkahalarını duyacağınızı garanti ederim.
Öğlen olduğunda Defne'min ateşi yavaştan çıkmaya başladı, doktora gittik. Yazının başlığını "Avustralya'da yaşam" koymamın sebebi bu. Her şey o kadar pürüzsüz, huzurlu, rahat işliyor ki acil servise muayeneye gitmek gibi en stres verici durumlar bile keyifli bir aktiviteye dönüyor. Hastaneye 10 dakikada rahatça gidiyorsun, hemen park yeri buluyorsun, en fazla 5 dakika sıra bekliyorsun, hemşireler kibar, doktorlar ilgili. Eczane hastanenin içinde, nöbetçi ezcane aramıyorsun. Dünya nasıl bir yer, başka bir köşesinde kimbilir neler oluyor, insanlar ne şartlar altında yaşıyor, çalışıyor düşünmeden edemiyorsun. Burası ise yeryüzündeki cennet gibi.
En sevdiğim şey hanımeli kokusu. Biz hala Türkiye'deki alışkanlığımızı üstümüzden atamadık, "outdoor" yaşama ayak uyduramadık. Mal gibi evin içinde oturuyoruz. Çamaşır sermeye mecburen arka bahçeye çıktım. Sırtımı okşar gibi güneş ışığı, bülbül sesi, okyanusun tatlı esintisi, hanımeli kokusu... Kızdım kendime, ama kolay iş değil 2-3 ayda alışmak, ayarlarımız şaştı bizim. İnşallah daha çok zaman geçireceğiz dışarıda. Sokak kapısının önüne arabayı park etmek de ne büyük lüksmüş onu da anladım. İstanbul'da site içinde park yeri arardık, alışverişten dönerken poşetleri eve taşımak için birkaç tur yapmamız gerekirdi. Dün bir orta sehpa, kahve makinası, çocukları taşımak için bisikletin arkasına takılan çek-çekten filan aldık hemen evin önünden hop içeriye! Valla ister görmemişlik diyen ister başka bir şey, bu ufak tefek şeyler hayatı gerçekten çok kolaylaştırıyor. Bir de her evin bir çöp konteyneri var ve o da kapının önünde, çöp kapıcıyı beklemek zorunda değil! Zaten kapıcı filan da yok burada. Perşembe günleri yol kenarına çekiyorsun tekerlekli çöp kutunu, kamyon geliyor, sürücü hiç inmiyor ve çöpçüler filan da yok, otomatik bir kol kutuyu boşaltıp yerine koyuyor. 
Bazen soruyorum kendime, nasıl adalet bu? Normal, huzurlu, rahat bir hayatı yaşamak için illa ki bunca uzağa mı gelmek zorundaydık? Neden bizim ülkemizde çoğu insan çile çekmek, yorulmak, koşturmak zorunda? Taksimde tinerciler yaşlı bir adamı tekme tokat dövmüşler, onun videosunu izledim, şehit haberlerini okuyorum, hükümetin yediği haltları duyuyorum. Hiç hak etmiyoruz bunları. Almancıları şimdi anlıyorum vallahi! Karşılaştırmamak elde değil.
Neyse ben şimdi gidiyorum, çocuklar uyudu, bir çay içelim. (Anneciğim, merak etme Defne'ye antibiyotik filan verdi doktor, keyfi yerinde, ateşi düştü, akşam üç tabak yemek yedi:))

Leave a comment

Leave this field empty
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Submit

0 Comments

Previous Post Next Post

Archive

Go

Hello! Let's create something great together! - vesileyilmaz1@gmail.com (262) 327 6206  
Crafted by PhotoBiz
Marbling Art Logo
CLOSE
  • HOME
  • UPCOMING CLASSES
  • FAIRE MARKETPLACE WHOLESALE
  • TURKIYE'DEN UZAKTA
  • GALLERY
  • ART BLOG
  • ABOUT
    • THE ARTIST
    • EBRU
  • CONTACT
ETSY